NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُحَمَّدُ
بْنُ عِيسَى
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ أَخْبَرَنَا
صَالِحُ بْنُ
عَامِرٍ
قَالَ أَبُو
دَاوُد كَذَا
قَالَ
مُحَمَّدٌ
حَدَّثَنَا
شَيْخٌ مِنْ
بَنِي
تَمِيمٍ
قَالَ خَطَبَنَا
عَلِيُّ بْنُ
أَبِي
طَالِبٍ أَوْ
قَالَ قَالَ
عَلِيٌّ
قَالَ ابْنُ
عِيسَى هَكَذَا
حَدَّثَنَا
هُشَيْمٌ
قَالَ
سَيَأْتِي
عَلَى النَّاسِ
زَمَانٌ
عَضُوضٌ
يَعَضُّ
الْمُوسِرُ
عَلَى مَا فِي
يَدَيْهِ
وَلَمْ
يُؤْمَرْ بِذَلِكَ
قَالَ
اللَّهُ
تَعَالَى
وَلَا تَنْسَوْا
الْفَضْلَ
بَيْنَكُمْ
وَيُبَايِعُ
الْمُضْطَرُّونَ
وَقَدْ نَهَى
النَّبِيُّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
عَنْ بَيْعِ
الْمُضْطَرِّ
وَبَيْعِ
الْغَرَرِ
وَبَيْعِ
الثَّمَرَةِ
قَبْلَ أَنْ
تُدْرِكَ
Benî Temim
(kabilesin)'den bir ihtiyar şöyle demiştir: Ali b. Ebî Tâlib (r.a) bize şöyle
hitab etti:
Veya Ali şöyle dedi: îbn
îsa; "Hüşeym bize böylece haber verdi" dedi-.
İnsanların üzerine.çok
şiddetli bir zaman gelecek; onunla emrolunmadiğı halde zengin elindeki malını ısıracak
(sıkı sıkıya sarılıp fakire vermeyecek). Halbuki Allah (c.c), "Aranızda
iyiliği unutmayınız" buyurmuştur.[Bakara 237] Zorda kalanlar (mallarını)
satacaklar. Oysa Rasûlullah (s.a.v.); muzdarr'ın satışını, içerisinde zarar
olan satışı ve olgunlaşmadan önceki meyvenin satışını nehyetmiştir.
İzah:
Ahmed b. Hanbel, I,
116.
Sünen-i Ebu Dâvûd
şârihi Hattâbî; muzdarnn satışının iki manada kullanılmış olmasını muhtemel
görür:
a) Kişinin, ikrah
(zorlama) yoluyla, satışı yapmak mecburiyetinde kalmasıdır. Bu yolla yapılan
alışveriş fasiddir.
b) Bir kimsenin borcunu
ödemek veya yapması gereken bir işi yapmak için elindekini değerinden çok aza
satmasıdır. Halbuki bu durumda olan borçluya yardım edilmeli, mühlet verilmeli,
kredi sağlanmalıdır.
Hattâbî: "Bu tür
bir satış caizdir, ancak ulemanın çoğunluğu bunu mekruh addetmişlerdir."
der.
Hattâbî, hadisin
isnadında bilinmeyen meçhul bir ravinin bulunduğunu da kaydeder.
Hanefî fıkıh
kitaplarından Dürrü'l-Muhtâr'da, muzdarnn satışı ve alışının fasid olduğu
belirtilir ve bu alış'veriş şu şekilde tasvir edilir:
"Muzdarrın satın
alışı şöyle olur: Meselâ bir kimse yiyecek veya içecek veya başka bir şeye son
derece muhtaç olur. Ancak satıcı bunları ancak normal değerinden çok fazlaya
satar.
Muzdarrın satışı da,
bir kimsenin malını satmak zorunda kalması ve müşterinin değerinden çok düşük
bir fiatla satın almasıdır. Meselâ, kişinin borcu vardır, hâkim borçluya
borcunu ödemesi için malını satmaya zorlar. Müş: teri de çok ucuza alır."
Dürrü'l-Muhtâr'ın bu
izahı, Hattâbî'in koyduğu tasvirlerden ikincisi ile aynıdır.
Hz. Ali kerremellahü
vechehu, hutbesinde; ileride şiddetli zamanların geleceğini bildirirken bunu
"adûd" kelimesi ile ifade etmiştir. Bu kelime aslında
"ısırıcı" demektir. O zaman metindeki bu bölüm "ısırıcı bir
zaman" manasına gelir. Kâmus'ta; zamanın ısırmasından maksadın, onun
şiddetli olduğu ifade edilir.
Hz. Ali (r.a), bu
şiddetli zamanın özelliklerinden bahsederken, iki şeye temas etmiştir:
1- Hali vakti yerinde olan
zenginler, mallarına sıkı sıkıya sarılacaklar, cimrilik yapacaklar, fakirleri
düşkünleri düşünmeyeceklerdir. Halbuki müs-lümanlar cimrilik yapmakla değil,
cömertlikle emrolunmuşlardır. Hz. Ali Efendimiz, sözüne şahit olarak da bir
âyet okumuştur.
2- İnsanlar, zorunlu
olarak mallarını satmak durumunda olacaklardır. Hz. Ali sonra; Rasülullah'ın
muzdarrın satışını, kendisinde garar olan satışı ve olgunlaşmamış meyvenin
satışını nehyettiğini söylemiştir. Bu satışlarla ilgili bilgi daha önce
geçmişti.